Cüneyt Özdemir
CNN TürkTelevizyonu
Sayın Cüneyt Özdemir,
“Bizim büyük ikiyüzlülüğümüz” başlıklı makalenizi (Radikal; 27.01. 2012) okudum. ,
İnsanları eleştirdiğiniz o makalede “çevre
bilinci”nden, “bencillik”ten, “trafikte kırmızı ışıkta durmak”tan söz ettiniz. “İkiyüzlülük” olarak tanımladığınız bu
tür sorunları önlemek için yıllardır
çalışan bir insan olarak, haklı eleştirilerinizi gönülden katılıyorum.
İkiyüzlülüğün başka örneklerini Van-Erciş
depreminde de gözledik:
* Sağlam kalan evlerin sahipleri kira
bedelini arttırdılar.
* İhtiyacı olmayanlar da çadır aldılar,
çaldılar ve sattılar.
* Bazı müteahhitler malzemeden çalarak
binaların çökmesine sebep oldular,
* Müteahhitleri denetlemeyen görevliler,
büyük can ve mal kayıplarına yol açtılar…
Aslında bu mektubu, 02. 11. 2011
günü akşamı bilinçli sürücülerin
trafikte nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bir konuşmanızı dinledikten
sonra yazmağa başlamış ancak tamamlayamamıştım…
Devam etmeden önce aşağıda sayılan
alanlarda yapmakta olduğumuz bazı çalışmalardan söz etmek isterim.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık,
vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten
bekleme gibi alanlarda başlattığımız, “okul
dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini
araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına
giren, beni bilinçlendiren, bencillikten (nefsimin kölesi olmaktan) kurtaran, “demokratik kişilik“ kazandıran
çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa
bağımlısı” oldum.
* Kendimi tanımağa başladım.
* Diğerkâm bir
kişilik edindim.
* Çocuklukta içtiğimiz AND’ımızda yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni
özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
1996 yılında Bodrum’da
gerçekleştirilenYerel HABİTAT Konferansına katıldım. Emekliler ve Trafik
Kozalarını kurdum ve Garajaltı Kavşağında “Trafik
kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek bir proje
başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl eden bencilleri uyarmaya başladım.
İtiraf etmem gereken gerçek de şu
ki: Yukarıda sözü edilen çalışmaları yapmağa başlamadan önce ben de bencil bir
varlıktım. Kırmızı ışık kuralını ben de ihlâl ediyordum.
Bodrum dışında bazı il ve
ilçelerde de gerçekleştirdiğim o projeyi uygularken bir kırmızı şapka ve ön yüzünde
“Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”
arka yüzünde “Yetmiş Milyonluk Aile,
Türkiye “ , “Çalışmanın En Yücesi Ulus için Olanıdır, Kemal Atatürk” ve “Sorun
Bencillik Çözüm Sencilik” yazılı bazı önlükler giydim. Megafon ve “yeşili bekle lütfen”, “sağdan lütfen” yazılı pankartlar
kullandım.
Bu çalışmayı yaparken,
demokrasinin, özgürlüklerin, özgürlüklerle sınırlı olduğu bir yaşam biçimi
olduğu gerçeğinden hareketle sözü edilen kırmızı ışık kuralını ihlâl ederek
sürücülerin geçmelerini engelleyen yayaların demokrat olamayacaklarını anladım. Projeyi uyguladığım
kavşakları, bu nedenle, “demokrasi
dershanesi” ve sürücüleri engelleyen
yayaları uyarma sorumluluğunu üstlenenleri, “demokrasi öğretmeni” olarak tanımlamağa başladım.
Yukarıda sayılan alanlrdaki
çalışmaları yaparken, “yeti”
sözcüğüyle sınırlandırılmış bir kavram olduğunu gördüğüm bilinç kavramını: (a) SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirerek
somutlaştırdım, (b)Einstein’ın enerji formülünden yararlanarak
bilimselleştirdim: Bilinç = Zaman X
Çaba’nın karesi
Bilinç sözcüğünün kullanımında
yapıldığını saptadığım bazı yanlışlıklar;
* “Kasten”
ya da “maksatlı” yerine “bilinçli”,
* “Biliyorum”
ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim”,
* “Bilgilendiriyorum”
ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum”
deniliyor…
Çevrenin kirletilmemesi, trafik
kurallarının ihlâl edilmemesi, verginin kaçırılmaması (kul hakkının yenmemesi)
gerektiğini bilmeyen yoktur. Oysa, bu suçları işlemeyen, bu yolsuzlukları
yapmayan da neredeyse yoktur. Bunun nedeni,
insana SORUMLULUK yüklemeyen “kitabi
bilgi”dir. Her gün 15-20 can ve hesaplanamayan mal kayıplarına yol açan
trafik kazalarının nedeni de “kitabi
bilgi”dir.
Diğer taraftan, “kitabi bilgi” ile birlikte, uygulama
ile kazanılan “tecrübi bilgi”yi edinmiş
bir insanın bencillik yapması; çevreyi kirletmesi, trafik kurallarını ihlâl
etmesi, vergi kaçırması, yolsuzluk yapması düşünülemez… Buna VİCDANI izin vermez… (Vicdan kavramı
ile ilgili yazı eklidir)
Nasıl yaşadığımı, günlük yaşamda
nasıl davrandığımı, (kavşaklarda kırmızı ışık kuralını ihlâl eden yayaları
uyardığımı, sokakta –kamusal alanda- çöp ve izmarit gibi atıkları topladığımı,
kamusal alana (Türkiye’ye) sahip çıktığımı görenler; “herkes senin gibi olsa”, “sen
ibadet ediyorsun”, “insanlık için
çalışıyorsun” diyorlar… Övüyorlar… Ne var ki, övmelerine karşın, sıra “benim gibi” olma, “insanlık için çalışma”ya, bu tür sorumlulukları üstlenmeye geldiğinde “bananecilik
ilkesi”(!)ne sığınıyorlar…İpe un seriyorlar…
İPE UN SERMENİN
BEDELİ: Türkiye (kamusal alan)
sahipsiz kalıyor… Nehirler, göller, denizler kirleniyor… Ormanlar tükeniyor…
Türler azalıyor… Türkiye, böylece, biraz aşağıda değinilecek olan “iklim değişikliği”ne sorun üreterek
katkıda bulunuyor…
Bir “yasa bağımlısı” olarak ne tür işlerle uğraştığım, nasıl bir SORUMLULUK üstlendiğim, “Başbakan! Görevini Yap!” başlıklı,
ekli yazıdan öğrenilebilir. Buradan, “yasa
bağımlısı” sayısını arttırmanın ne kadar yaşamsal bir konu olduğu kolayca
görülebilir…
Yukarıda sözü edilen çalışmaları
yaparken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını
önerdiğim, M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na gönderdiğim, özenle
uygulanması durumunda, geleceğin cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakanı, Genel
Kurmay Başkanı adayı çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracağından
(örneğin, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemelerini, diğerkâm
kişilik edinmelerini sağlayacağından) önleyeceğinden kuşku duymadığım, örneği
ekli, “Trafik terörüne halkın
işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” ciddiye
alınmadı. Uygulamaya konmadı…
Diğer taraftan, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin
ülke genelinde yaşama geçirmeyi başarabildiğimizde; adaletin sorun olmaktan
çıkacağını, bu kadar çok polise, savcıya ve hakime gerek kalmayacağını, “Yurtta Barış”ın sağlanacağını, sözü
edilen ilkeyi özümsemiş bir insan olarak iddia ediyorum...Ancak, bencil bir
insanın o ilkeyi özümsemesinin mümkün olmadığını da…
Yukarıda dile getirilen çalışmaları
yaparken edindiğim birikimimi, “Bilgi
Çağı”nın bencil insanlarının yol açtığı kaos, kargaşa ve “İklim değişikliği” gibi sorunlarla
karşılaştırdığımda; “Bilgi Çağı”nın
“dünyevi değerleri”ni aşmış, “Bilinç Çağı”nın “uhrevi değerleri”ni
idrak etmiş, nefsinin efendisi olmağa başlamış, bilinç konusunda uzmanlaşmış
olduğumun farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım…
Beni bilinç konusunda
sorgulayabilecek, ya da diploma verebilecek bir kişi, kurum ya da kuruluş bulunmadığına göre, Bilinçolog olup
olmadığıma yaşam biçimime bakılarak karar verilebileceğini düşünüyorum…
Yukarıda sözü edilen çalışmaları
yaparken, “SORUN BENCİLLİK: ÇÖZÜM
SENCİLLİK”şeklinde, (alternatifi “SORUN HODKÂMLIK: ÇÖZÜM DİĞERKÂMLIK”
olabilecek) bir slogan geliştirdim…
“İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda
gerçekleştiği; (aynı çağda ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği,
yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı) sonuç olarak, “Bilgi Çağı”nın “-bilgi- ile sınırlı eğitim anlayışı”nın felâket
olarak tanımlanan sorunları önlemede yetersiz kaldığı gerçeği karşısında;
bu çağın insanının kendisini
bilinçlendiremeyen, bencillikten kurtaramayan, demokrat bir kişilik
kazandıramayan "bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nı
aşmasının, “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı”na
sahip çıkmasının, yalnız ülkemiz değil, bu gezegenin sakinleri için “olmazsa olmaz” bir SORUMLULUK
olduğu kendiliğinden ortaya çıkar…
Sayın Cüneyt Özdemir,
Amacım: (a) yıllardır yaptığım, bana
yukarıda sayılan özellikleri kazandıran çalışmaların doğal akışı içinde oluşan
birikimimi, “Bilgi Çağı”
insanlarıyla paylaşmak, (b) onların
da “bilinç Çağı” insanı
olabilmelerine katkıda bulunmaktır.
SONUÇ OLARAK:
Beni bir programınıza konuk
etmenizi kendim için değil, bu gezegenin sakinleri adına rica ediyorum. Bu konuda yardımcı olursanız, İNSANLIK için neler yapmış
olabileceğinizin takdirini size bırakıyorum…
Konuk etme ricamın
değerlendirilmesinde dikkate alınabileceğini düşündüğüm bazı yazılar eklidir.
Saygılarımla.
Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder